AVCILIKTA TEMSİL VE ÖRGÜTMENME SORUNU İÇİN YENİ YAKLAŞIM
"Avcılıkta Örgütlenme Sorunu ve Federasyonlar" başlıklı yazımda belirli saptamalarda bulunmuştum. Bu yazımla ilgili birçok e mail aldım. Özetle deniyordu ki; "çözüm sensin ve demokrasi" diyorsunuz da bunu bir açın ne yapılmalı?
Avcılık için yeni yaklaşımları ortaya koymadan önce bazı yeni saptamalarda bulunmak isterim.
Kısaca özetlemek gerekirse Cumhuriyetin kurulmasından bugüne; ülkemizde sivil toplum örgütlerinin büyük bir kısmı toplumsal ihtiyaçtan çok, demokratik toplumda olması gereken kurumlar olarak bizzat devletin zorlamasıyla oluşturulmuştur. Bu yüzden, bu kurumlar otoritenin kontrolünde, siyasetten uzak, temsil ettiği gurubun sorunlarına çözüm üretmekten çok, sözde demokrasinin, figüranları durumundalar. Cumhuriyetin kurulmasından bugüne toplumsal değişimlerde yaşanan sıkıntılar, doğal toplumsal evrim süreçlerinden çok, tasarlanan topluma çeşitli nedenlerden dönüşememe veya direnç göstermedir. Toplum her alanda bir dayatma içindedir. Toplumun yaşantısını etkileyecek kararlar hep toplumun inisiyatifi dışında alınmıştır. Sonuçta birçok alanda görüldüğü gibi toplum ne model alınan batılı toplumlar gibi olabilmiş, nede eskisi gibi kalabilmiştir.
Avcılık ve avcılık kurumları doğal olarak bu sürecin bir sonucudur.
Bir düşünün yasal bir milyon avcı sayısı bir anda 45 binlere düştü.
Nedeni sizce nedir?
Avlanmaktan mı vazgeçtiler?
Hiç sanman.
Nedeni bence gayet açık;
Avcılığın içine bulunduğu bugün kü durum; Yoksulluğa son vereceğini söyleyerek iktidar olan hükümetin yaptığı uygulamanın sonuçlarıdır.
Devletin topladığı gelirlerin %80 e yakını dolaylı ve ücretli çalışanların ödediği vergiler. % 20 gibi bir kısmını da saygın iş adamlarımız, tüccarlarımız, serbest meslek erbaplarımız ve esnaflarımız ödüyor. Gazeteler 1 milyon kişinin açlık, 29 milyon kişinin yoksulluk sınırında yaşadığı yazıyor.
Siz böyle bir sosyo ekonomik yapı içinde "Yararlanan öder" diyeceksiniz.
Söylemi kulağa hoş geliyor da!
Da, dahası var.
Öder de kim öder? Diye sorarlar adama.
Avcılığın temel sorunu eğitimmiş.
Eğitip sistemin içine çekeceklermiş.
Sistemi bu mantıkla yorumlarsak,1 milyonun üzerindeki kayıtlı avcı sistemin dışındamıydı diye sormak lazım?
Çağdaş toplumlarda sisteme dahil olmak; Sistemin yapısı ve işleyiş düzeninde bizzat belirleyici olmak anlamını taşımaktadır. Bununda en basit göstergesi bireysel tercihlerin oylarla gösterilmesidir.
Avcılık Belgesine sahip olmak, sisteme dahil olmak mıdır?
Ne dersiniz? Sisteme dahil misiniz?
İl av temsilcileri bile idarenin belirlediği adaylar arasından seçiliyor.
Avcıların gerçek lideri kim?
Son zamanlarda avcı kurumları arasında temsil sıkıntısı yaşanmaya başlandı. Ortak bir tavır belirlenemiyor. Bazıları bunu Lider olmamasına bağlıyor. Oysa ortada çok fazla liderliğe soyunmuş insan var. Bir avcılık sitesi sanal ortamda 5 bin üyesiyle Türkiye'nin en büyük sanal avcılık kuruluşu olarak federasyonlara meydan okudu. Kuş gribi mitinginde arkasındaki topluluğun sanal olduğu ortaya çıktı. Kısaca sanal ortamdaki liderliği devam ederken, kitleleri yönetmede henüz lider olamadığı anlaşıldı. Bir federasyonun İpsala mitingini sadece İpsalalı avcılar duydu. Bu onlarında henüz lider olamayacaklarını gösteriyordu. Birde biz devletin kurumuyuz diyen Avcılık ve Atıcılık Federasyonu var. Zaten tüm avcıların bu çatı altında birleşmeleri yasal olarak mümkün değil.
Bir federasyon diğer federasyonu suçluyor. Onun liderliğini bu, bunun görüşünü öteki kabul etmiyor. Kısaca bir kısır çekişme var.
Herkes kendince haklı. Çünkü kimsenin seçildiği yok.
Sadece kendini lider ilan edenler var.
Hepsi peşinden avcıları götürmek istiyor.
Peki nereye?
Avgünü dergisinde 1998 Temmuz ayında "Metin mi Gitmeli? Sistem mi Değişmeli?" ve 1998 Ağustos ayında "Metin de Gitmeli, Sistemde Değişmeli." Başlıklı iki yazı yazmıştım.
O zamanlar avcılıkta bugünkü yapıyı oluşturmaya çalışanlar çok bozulmuşlardı.
Sakalım olmadığı için beni dinleyen pek olmadı..
Yine sahnedeler yine peşimizden gelin diyorlar.
Nereye?
Pekiyi Ne yapmalı? Çözüm ne?
Gerçek odur ki; Bir gurup avcı tarafından da desteklenen yeni yasa avcılığa çözüm getirmediği gibi büyük ölçüde sıkıntılı hale de getirmiştir. Sayın bakan bile "bu iş tercüme ile olmuyor" diyor.
Bence yaptığımız temel hata; sorunlarımıza yaratıcı düşünceyle özgün çözümler üretmek yerine, başka ülkelerin benzer sorunlarının çözümlerini aktarma veya taklit etmemizdedir. Efendim Fransa da avcılık böyledir. Almanya da 10.000 özel avlak vardır. Amerikalılar avlanmak için şu kadar para öderler. Avcılığın basamakları şunlardır, vs.
Yapılan yanlış; Yabancı ülkelerin Teknolojik ve bilimsel birikimlerinden yararlanmak yerine, idari yapı ve yasaları aktarmaktır.
Oysa her toplumun kendinceliği vardır. O halde sorunlarının çözümleri de kendimize özgü olmalıdır.
Avcılığımız için özgün çözüm üretmedikçe bir sonuç alamayacağız.
VE
Özgün çözümler ancak demokratik ortamlarda geliştirilebilir.
Demokratik toplumlarda liderler seçimle belirlenir. Bir seçimin yasal dayanağının olması onun evrensel hukuk kurallarına uygun olduğunu göstermez. Tıpkı Avcılık ve Atıcılık Federasyonu seçimlerinde olduğu gibi. Avcıların oy kullanamadığı bir seçimle avcılık temsilcilerinin belirlenmesi yasaldır. Ancak demokratik hukuk kurallarına uymamaktadır.
Yapılacak iş siyasi otoriteye düşmektedir.
Toplumsal değişime yön verecek olan siyasettir. Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde çıkartılan yeni Medeni Kanun derneklerin siyasi partilere destek ve işbirliğine izin vermektedir. Bu olumlu bir gelişmedir.
Avcı toplumuna kendi kendini yönetme hakkı verilmelidir. Avcılık devlet tarafından değil, bizzat avcılarca belirlenmiş kişiler tarafından yönetilmelidir.
Her avcı bizzat oy kullanarak, il avcılık başkanı ve yönetimini, Bölge temsilcisini kendi belirlemelidir.
Hatta Türkiye Avcılar Birliği ve meclisi her avcının oyunun katkısı ile belirlenmelidir.
Pekiyi dernekler ne olacak diye sorabilirsiniz?
Sistemi kısaca Belediye Başkan ve meclisi gibi düşünelim. Dernekleri siyasi parti il teşkilatları gibi, Federasyonları da Parti merkezleri gibi düşünelim. Her dernek kendi adayını veya beğendiği bir adayı destekler. Bölge temsilcilikleri Büyük şehir belediyesi gibi düşünelim. Ülke genelinde avcılığın genel kural ve kaideleri Avcı birliği ve meclisi tarafından belirlenmelidir. Devlet sadece kamu ve toplum çıkarlarını göz önünde bulundurarak avcılık yönetimine müdahaleci olmalıdır. Sistemin detaylarına girmek şu an için pek gerekli görmüyorum..
Sayın Bakanın yeni yasayı değiştirmektense avcılıkta ilgili yukarıdaki önerim doğrultusunda demokratik bir özerkleşmenin zemin ve alt yapısını hazırlarsa çok daha radikal bir çözüm üretmiş olurlar. Bu çok zor bir şey değildir yeter ki arkasında siyasi kararlılık olsun.
Bu olursa avcılık, belirli gurupların tekelinden çıkıp, gerçek temsilcilerinin önderliğinde yönünü bulacaktır.
Bu ülkenin Belediye başkanlarını, parlamentosunu belirleyen avcıya, kendi liderini ve yönetimini belirleme hakkı verilmelidir. Bu demokratik toplum olabilmenin tartışılmaz ön koşuludur.
Nedim ÇALIM
21/OCAK/2006